Neden Erteleriz?

Yazar:

Kategori:

Erteleme yeniliklerin ve olası değişimlerin risklerinden kişiyi koruma işlevi gören bir alışkanlıktır. Bilinçdışı, alışageldiğimiz kendiliğimiz ile sabit bir şekilde ve güvenli bir alanda kalabilmek için kişiye bilinç düzeyinde ona uygun ve mantıklı gelebilecek senaryolar verir. Bu senaryoların en ikna edici taraflarından biri kişiye güvenlik, konfor ve riskin minimize edildiği bir belirlenmişlik alanı vaadetmesidir. Onlara uygun hareket “etmemenin” sonucu da yapılacak olanları, hatta bazen yapılması istenenleri ertelemek olur.

Halbuki erteleyen kişinin asıl ihtiyacı güvende hissetmektir. Eylemsizlik, yani ertelemek kısa vadede bir konfor sağlasa ve güvenlik hissini sürdürülebilir kılıyormuş gibi gözükse de, uzun vadede kişiyi istekleri, planları ve niyetlerini; yani nihayetinde kendi potansiyelini rafa kaldırmış birine dönüştürür ve esasen asıl risk buradadır. Erteleyen kişi, mevcut haliyle güvenlik hissini muhafaza etmek için eylemsizliği seçerek, mevcut halinin “ölüm”ünden kaçarak yaşamı boyunca bir “ölmemek için yaşamama” durumuna hapsolmaya başlar.

Halbuki ölüm korkusunun sağaltacak olan yaşamamak, ya da hayale ve fantazilere dönüşmüş planlar ile avunmaya çalışmak değil, kaybetme, başarısız olma, istediğini elde edememenin risklerini kabul ederek harekete geçmek, yani yaşamaya çalışmaktır.

Kendini ortaya koyacağı bir eyleme ya da eylemler dizisine girişmeden önce devreye giren bilinçdışı, kişinin çocukluğundan beri duyageldiği mesajları, yani güvensizliği ve olası riskleri kişiye çeşitli şekillerde telkin etmeye başlar.

“Yapamazsın”
“Bu senin haddine değil”
“Ben o kadar büyük bir şeyi beceremem”
“Elimdeki bana yeter, daha ne isteyeyim”
“Kesin başıma olmadık şeyler gelecek”
“Ya şöyle bir şey olursa, eyvah! O zaman naparım?”

Bu telkinleri bertaraf etmemek, ya da bazı durumlarda edememek; süregelen bir erteleme haline dönüşebilir.

Özetle, eğer erteliyorsanız, bu tembel ya da üşengeç olmanız kaynaklı değildir. Erteliyorsanız, hem bedeniniz hem de ruhunuz bir tehdit karşısında konumlandığı bir durumun içine girmiştir.

Yapılacak işleriniz vardır. Bulaşıklar lavaboda birikmiştir. Market alışverişi yapmanız gerekiyordur. Kendinize yeni antrenman programınıza başlamak için söz vermişsinizdir. Artık, ertesi günden itibaren daha planlı ve programlı yaşayacağınızı ve bunun iyi hissettireceğini kendinize telkin etmişsinizdir. Ancak bunları düşünürken bir yandan kendinizi bunlara dair duygu ve düşüncelerinizden oluşan bir kısır döngü içinde otururken bulursunuz. Tek yaptığınız ise telefonunuzda sosyal medyada sayfaları kaydırıp durmak ya da herhangi bir şekilde işinize yaramayacak videoları izlemektir.

Bu defa kendinizi ayıplamaya ve suçlamaya başlarsınız.
“Neden hiçbir şeyi yapamıyorum?”
“Herhangi bir şeye başlayamıyorum bile!”
“Ne kadar tembelim!”
“Halbuki bunu yarına kadar halledebilirdim!”
“Yakın arkadaşımla buluşmamızı ertelemeyebilirdim!”

Esasında olan ise bunların hiçbiri değildir. Yapılacakları ve onları yapan kendinizi algılama biçiminiz sizi bir tehdit karşısında konumlanmış ve orada “donup kalmış” bir pozisyona sokmuştur.

Bu durumda iken şöyle şeyler hissedebiliriz:
– Yeterince hatta bazen haddinden fazla uyuduğumuz halde bir türlü dinlenik hissedemeyiz.
– Motive olamayız
– Kendimizden uzaklaşmış ve donuk hissederiz
– Kendimizi bu duruma dair suçladığımız iç konuşmamız ise bizi daha çok bu durumun içine hapsetmekten başka bir işlev göremez olur.

Peki bu erteleme ve kendini suçlama kısır döngüsünden nasıl çıkabiliriz?
– Kendinize bir tür kısır döngüde olduğunuzu, ve sizi bu noktaya getiren şeylerin neler olduğunu tarif etmeye çalışın: Tembel, erteleyici ya da üşengeç olduğunuza dair bir anlatım biçimi yerine, yapmayı ertelediğiniz şeylerin ve onların tamamlanmasının sizin için neden bir tehdit unsuru haline geldiğini anlamaya dair çaba gösterin.
– İçinde bulunduğunuz durumdan sizi hafifçe de olsa çıkaracak ve kısır döngüyü kıracak küçük “kendini harekete geçirme” egzersizleri yapın: Bir yürüyüşe çıkmak bunların en erişilebilir olanıdır. Nefes egzersizleri yapmak da bunlardan biri olabilir.
– Engellenmeye ya da engellerle karşılaşmaya karşı olan toleransınızı yükseltmeye çalışın: Kendinize bir engelle karşılaşma ihtimalinizin az olduğu gündelik rutinler oluşturun. Onları yapmak toleransınızı artıracak ve size ertelediğiniz diğer planlarınıza dair adım atmak için motivasyon verecektir.
– Sizi ertelemeye götüren iç konuşmanız ve algı biçimlerinizin sebeplerini tespit etmek ve onları değiştirmek için psikolojik danışmanlık alın.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir